Kaygusuz Abdal
Asıl adı Alayı Gaybi (Alâeddin Gaybi) olan Kaygusuz Abdal, Alaiye Beyi Hüsameddin Mahmud’un oğludur. Doğum tarihi ve yeri hakkındaki birçok farklı görüş bulunmaktadır. Fakat şiirlerine bakarak II. Murat döneminde yaşadığına hükmetmek mümkündür. 1 Kaygusuz Abdal aslen Karamanlı’dır.398 Bundan, kendisinin bir “bey ailesi” nden geldiği, iyi bir öğrenim gördüğü, ayrıca avcılık, okçuluk gibi becerileri elde ettiği, sarayda yetiştiği anlaşılmaktadır.
Genç yaşında, Elmalı’daki Abdal Musa’nın buyruğuna girmiş, şeyhi kendisine: “Gaybî, kaygudan reha buldun, şimdiden sonra Kaygusuz oldun”399 diyerek “Kaygusuz” adını vermiştir. Onun Abdal Musa ile ilişkisinin başlaması şöyle anlatılır: Alaiye Beyi’nin oğlu olan ozan avlanmayı çok severmiş. Günün birinde ava çıkınca bir geyikle karşılaşmış, yayını gerip geyiği oklamış. Sırtına ok saplanan geyik kaçmaya başlamış, Alâeddin Gaybi de geyiğin ardınca koşmuş. Geyik, sırtındaki okla Abdal Musa Tekkesi’ne sığınmış. Tekke’ye geyiğin ardınca giren ozan karşısında duran Abdal Musa’dan içeri giren geyiğin kendisine verilmesini istemiş. Abdal Musa ise koltuğunun altına saplanan oku çıkarıp göstererek “Oğul, attığın ok bu mu?” diyerek Kaygusuz’a gösterince ozan kendinden geçmiş, Abdal Musa’nın ayaklarına kapanarak ondan yardım dilemiş, böylece tekkeye girmiş, tarikata girmiştir. Bundan sonra da, bütün yaşamı boyunca şeyhinin yürüttüğü Bektaşilik tarikatının yayılmasında çalışmıştır. 1397-98 yıllarında Mısır’a gittiği, orada bir tekke açtığı anlaşılıyor. Daha sonra Hacca gitmiş, Suriye’yi, Irak’ı dolaşmış, Anadolu’ya dönmüş, güney ve batı Anadolu’da bir süre dolaşmış, 1424-1430 yıllarında Rumeli’ye geçmiş, Edirne, Yanbolu, Filibe ve Manastır’da bulunmuştur.
Kaygusuz Abdal, bir görüşe göre Mısır’da ölmüş, Mukattam Dağı’nda bir mağaraya gömülmüştür. Bir başka görüş, Kaygusuz Abdal’ın mezarının Elmalı’nın Tekke Köyü’ndeki Abdal Musa Türbesi’nde olduğudur. Kaygusuz Abdal’ın da eğitim, öğrenim görmüş öteki tekke ozanları gibi aruzla yazılmış şiirleri vardır. Ama bunlar hece ölçüsü ile yazdıkları gibi başarılı değildir. Yunus Emre’nin yolundan giden Kaygusuz Abdal’ın şiirlerinin ana teması genel olarak Tanrı, insan ve doğa sevgisidir. Şiirlerinde yalın bir dil ve kıvrak bir söyleyiş hâkimdir. Serâyi, Miskin Serâyi, Kul Kaygusuz ya da Miskin Kaygusuz mahlaslarını da kullanmıştır. Düzyazı alanında da örnekler veren Kaygusuz’un hece ölçüsüyle yazdığı şiirlerinin çoğu “şathiye” türündedir. Kaygusuz Abdal’ın şiirlerinde beliren en büyük özellik, kaba sofuluğu, insanların eksiklerini, kusurlarını, genel yaşamdaki terslikleri, bozuklukları gizli ya da açık ama alaycı bir dille eleştirmesidir. Kaygusuz Abdal yergi, taşlama gücü yüksek bir ozandır. Nesirlerinde ise kısa cümlelerden örülmüş, sade ve güzel Türkçe sözlerden kurulmuştur. Kaygusuz, Bektaşiliğin en büyük şairlerinden, hatta bu edebiyatın kurucularından sayılmaktadır.