Ümmî Sinan – (1563/1567-1657)
XVI. yüzyılın ünlü tasavvuf şairleri arasında yerini alan Ümmi Sinan veya gerçek adıyla Yusuf (İbrahim) Antalya’nın Elmalı ilçesinde doğmuştur. Doğum tarihi kesin olarak bilinmemekle birlikte, hayatı ile ilgili yapılan araştırmalardan bazılarına göre 1563-1567 yılları arasında doğduğu tahmin edilmektedir.
Yusuf’un (İbrahim) doğum tarihi kesin olarak bilinmediği gibi, aldığı eğitim hakkında da fazla bilgi yoktur. Ancak, onun yaşadığı ve yetiştiği dönemde, Elmalı’nın önemli bir mevkide bulunması, burada mevcut olan medrese ve kütüphaneler göz önüne alındığında bir ilim irfan merkezinin imkânlarından faydalanmış olduğu ve buradan da hareketle iyi bir eğitim gördüğü tahmin edilebilir. Ayrıca, aralarında Niyazi-i Mısrî gibi ünlü talebelerinin olması ve bunların eserlerinde hocalarından övgüyle söz etmeleri de kendisi hakkında daha fazla bilgi sahibi olma imkânı vermektedir. Anne ve babası hakkında da yeterli bilgiler elde yoktur. Sadece Süleyman ve Selami Halil adlarında iki oğlunun mevcudiyeti bilinmektedir. Medrese eğitimini gördükten sonraki dönemde Halvetî büyüklerinden olan Şeyh Eroğlu Nuri’ye bağlandı. Medresede ilimle meşgul olurken buradan ayrılıp tasavvufa yönelmesinde gördüğü bir rüyanın etkisi olduğu belirtilmektedir. Bu şahsın vefatından sonra da yerine geçerek insanları irşat etmeye başlamıştır.
Şöhreti saray çevresine kadar yayılan Ümmi Sinan, gündüzleri kendi ismiyle anılan medresede ders vermiş, geceleri ise zamanını tasavvufa ayırarak vaaz ve nasihatlerde bulunmuştur. İnsanları irşat etmekle meşgul olurken çok sayıda şiir kaleme almıştır. Şiirlerinden oluşan iki eser vücuda getirdi. Tahminen doksan yıl gibi uzun bir ömür yaşadıktan sonra bazı kaynaklara göre Elmalı ve bazılarına göre de İstanbul’da vefat etti (1657).
Yunus Emre ve Mevlâna’nın takipçisi olarak kabul gören Ümmi Sinan, Hacı Bayram ile Erzurumlu İbrahim Hakkı arasında, saf ve iyimser şiirlerin, iç açıcı bir Türkçe ile şiirler söylemiştir.401 Daha çok aruz vezniyle yazan Ümmî Sinan’ın hece vezni ile de yazdığı şiirlere rastlamak da mümkündür. Şiirlerinde kendi anlayış ve düşüncelerini, tarikat anlayışını dile getirmiş, insan, varlık, ilâhî aşk gibi temalar üzerinde durmuştur
Çok yönlü bir insan olan Ümmi Sinan, yazılarında gerçek adını kullanmayıp mahlas olarak Ümmi Sinan’ı kullanmıştır. Âlim, müderris, şair, mutasavvıf ve ahlâk adamı olarak tanınıp şöhret bulan şair, bu özelliklerinden ötürü zamanında çok sevilip sayılmıştır. Yunus Emre’nin bir takipçisi olarak; ilâhilerinde İslam tasavvufu, aşk, yaratılış, varlık ve bilgi gibi konuları işlerken sade ama önemli manalar ihtiva eden ifadeler kullanmıştır. Ümmi Sinan’ın Kutbü’l-Meani ve Divan-ı İlahiyat adını taşıyan iki eseri vardır. Birincisinde daha çok tasavvuf ve yükselişe dair ifadeler yer almaktadır. İkincisi ise kaleme almış olduğu ilahilerini ihtiva etmektedir. Türk-İslam dünyasında önemli bir şöhrete ulaşmasında bu eserin etkisi büyük olmuştur. Bu eserinde iki yüze yakın ilahi yer almaktadır. Bunların en çok bilinen ve okunanı ise Gül İlahisi’dir.
GÜL İLAHİSİ
Seyrimde bir şehre vardım
Gördüm sarayı güldür gül
Sultanının tâcı tahtı
Bağı duvarı güldür gül
Gül alırlar gül satarlar
Gülden terazi tutarlar
Gülü gül ile tartarlar
Çarşı pazar güldür gül
Toprağı güldür, taşı gül
Kurusu güldür, yaşı gül
Has bahçenin içinde
Servi çınarı güldür gül
Gülden değirmeni döner
Onun ile gül öğünür
Akar suyu döner çarkı
Bendi pınarı güldür gül
Al gül ile kırmızı gül
Çift yetişmiş bin bahçede
Bakışırlar hâre karşı
Hârı ezharı güldür gül
Ümmi Sinan gel vasfeyle
Gül ile bülbül derdini
Yine bu garip bülbülün
Ah u figanı güldür gül
Ümmi Sinan