Tarihi Kaleiçi
Kaleiçi Antalya’nın çekirdeği iskele ile Antalya’nın ilk yerleşim bölgesi Roma kalelerinin içinde sınırlı bir yerleşim alanı olduğu için burada parseller ufak, yollar dar tutulmuştur. Her parselin yarısı ev yarısı bahçedir. Kaleiçi’nin dar sokaklarında mutlaka arık vardır. Her evin bahçesinde de mutlaka havuz vardır. Kaleiçi’nin devamlı iki önemli sokağı olup, biri Üçkapılar’dan başlayıp ortası üstü kapalı arıklı olan ve Hıdırlık Kulesi’ne varan Hesapçı Sokağı, diğeri Yenikapı’dan başlayıp Balık Pazarı’nı takiben iskeleye varan yoldur. Hesapçı sokağının ortasından üstü kapalı olarak akan arığın yol kavşağında üstü taşla kapanmış rögarlar bulunur. Bu rögarlar çalaka denilen otla tıkanınca sular yola taşar. Belediye çalaka ekipleri çalakaları temizler, suların akmasını sağlar. Kaleiçi’nin sakinleri Rum ve adalardan Kıbrıs, Rodos, İstanköy’den gelmiş Türkler ve de Toroslardan inmiş yörük ve yörük ağalarıdır. Yörük beyleri burada Türk mimarisine örnek teşkil eden büyük iki katlı konaklar yaptırmışlardır. Kaleiçi’nde bir de iskele esnafı Arap kökenli kayıkçılar, gemiciler oturuyorlardı. Zamanla kaleiçi’nde oturanlar, bilhassa Rumlar kale dışında yerleşim bölgeleri tesis etmek zorunda kalmış ve kale dışında surların etrafında yeni mahalleler kurmuşlar. Haşim İşçan Mahallesi (sinan), Yenikapı semti gibi. Türkler ve Arap kökenliler Balbey, Elmalı, Kışla mahallelerini kurmuşlar (buralara hemen hemen hiç Rum girmemiş). Rumlar Mübadele ile Yunanistan’a gidince, Kesriye muhaciri Türkler, birincisi 1923’de, ikincisi 1927’de olmak üzere mübadele ile Antalya’ya gelmiş ve Rum evlerine yerleştirilmişlerdir. 1927’deki Kesriye muhacirlerinin gelişini hatırlıyorum
Kaleiçi’nin Evleri
Şimdi gelelim Türk evleri ile Rum evlerini anlatmaya. Baştan şunu söyleyeyim ki Rum evleri ve Türk evleri ne mimari plan bakımından ne de yapı tekniği bakımından birbirine hiç benzemez. Ve de birbirinden hiç kopya almamışlardır. Rum evleri kapalı dikdörtgen biçiminde olup, alt katı da bir sofa etrafında, iki taraflı sıralanmış odalardan oluşur. Sofanın yola bakan tarafı çıkma (Şahnişin) şeklindedir. Ev bahçeden tamamen ayrılmış olup, bahçeye ya alt katın sofasından, ya da mutfaktan bir kapı ile geçilir. Rum evlerinde ahşap merdiven odalar arasındaki, kendi yuvasındadır. Rum evlerinde handesi hatlar hakimdir ve işçilikler iyidir. Dış cephede evlerin alt kat duvarları taraklı kesme taş olup, üst katları bazen tuğla duvar üzerine sıva, bazen ahşap çatma duvar ve bağdadi üzerine kıtıklı sıvadır. Cumbaların (Şahnişin) çıkmaları altında dökme demir profilli konsollar bulunur. Binaların pencereleri kaldırma (giyotin) olup, pancurlar açılır kapanır baklalıdır. Tavanlar saçak altları ahşap kaplamalıdır. çatı ahşaptır, üzeri Marsilya tipi kiremitle örtülüdür, ahşap kısımlar, tavanlar yağlı boyadır. Ana kapıdan doğrudan doğruya alt katın sofasına girilir, kapının önünde pabuçluk vardır.
Gelelim Türk evlerine. Toroslardan inen yörük ağası, oradaki evinin biçimini ve yaşantısını daha büyük ölçülerde olmak üzere Kaleiçi’ndeki evinde de uygulamıştır. Yörük ağasının evi iki katlı olup, alt katta oturulmaz. Ev Rum evlerinde olduğu gibi dikdörtgen şeklinde kapalı bir mekan olmayıp alt katta da arkadaki bahçe ile kucak kucağadır. Kat yükseklikleri 4-5 metredir. Eve bazen develerin de girebileceği yükseklikte bir ana kapı ile girilir. Burada bahçe ile kucaklaşmış, genellikle zemini toprak olan geniş bir avlu bulunur. Bu avlunun zemini bazı evlerde Kıbrıs mozayiği dediğimiz desenli çakıl döşemedir. Ana kapıdan karşısında bahçe olan avluya girince hemen kapının sağında, solunda iki oda bulunur. bu odalara zahire konulur. Köyden gelen buğday, mısır gibi erzak konur. bazı evlerde bu geniş avlu ile bahçe arasında ahşap çıtalarla yapılmış kamelya olup, bu kafeslere yasemin, akşam sefası gibi sarmaşık çiçekler sardırılır. Bu avludan zahire odasının yanından açıkta ahşap merdivenle üst kata çıkılır. Tavanlar yüksek olduğu için yarı yerde sahanlık bulunur. Bu sahanlıktan zahire odasının üstünde ara kat bir odaya, uşak odasına girilir. Bu odanın avluya, ana kapıya bakan bir penceresi olup, uşak bu penceredeki ip ile ana kapıyı açar gelenle ilgilenir. Merdiven üst katta, bahçe tarafından evin yarısını teşkil eden ve günlük yaşamın geçtiği sofaya (hayat) çıkar. Bu kat esas oturulan kat olup, yarısı sofa, yarısı gecenin geçtiği yatak odalarıdır. Bu odalar genellikle kuzeye ve yola bakar. Yola bakan duvarları kalın, taş duvar olup içinde ahşap davlumbazlı ocaklar vardır.
Hayatın Geçtiği Yer
Günlük hayat bahçeyi kucaklamış durumda olan sofada(hayatta) geçer. Bu sofanın dar olan bir kenarı kalın taş duvar olup, içinde ahşap davlumbazlı ocak bulunur. Evin alt kattan gelen ahşap merdiveni hemen bu ocağın yakınından sofaya çıkar. Evin kadını bu ocağın önünde bir örtü üzerine sofrasını koyar, yufkasını burada açar. Gözlemeleri, bazlamaları burada yapar ve bu ocakta pişirir. Bazı evlerde bu ocağın karşısındaki sofanın öbür karşısındaki dar kenarında kilimler üzerine konmuş şiltelerde evin ağası oturur. Misafirlerini burada kabul eder. Eyvan denen sofanın bu köşesi sofa tabanından 30 cm yüksekliktedir. Sofanın tozu toprağı bu oturma yerine geçmesin diye aynı taban yüksekliği yatak odalarında da vardır. Sofanın üstündeki taban tahta kaplı olmayıp çatının içi görünür. Burada ahşap çatı kirişlerine kışlık erzak, patlıcan, bamya, mısır hevenkleri asılır. Dikdörtgen şeklindeki bu sofanın bahçeye bakan uzun kenarında, hem sofayı, hem sofa üzerindeki çatıyı taşıyan yuvarlar(düverler) katran(sedir) ağacından yapılmış direkler vardır. Sedir ağacı suya dayanıklıdır, çürümez. Yine bu bahçeye bakan sofanın uzun tarafının bir kenarında bahçeye doğru çıkıntı yapan ahşap abdestlik olup, burada az yüksekte içinde su bulunan tenekelere konulmuş musluktan akan su ile bulaşıklar yıkanır. Pis sular yine teneke bir boru ile aşağıya bahçeye akıtılır. Evin kadını burada bulaşıklarını yıkarken, bahçedeki erik veya kayısı ağacının dalları kadının saçlarını karıştırır. Bu katın diğer yarısını oluşturan kapalı yatak odalarına gelince, bu odaların tabanı da sofaların tozu, toprağı girmesin diye, sofa tabanından 30 santim yüksektir. Bu mazbut kapalı yatak odalarının duvarları yola bakar ve 80-100 santim kalınlığında taş duvardır. Bu kalın duvarlar içine gömülmüş, üzerine ahşap işlemeli, davlumbazlı ocak bulunur. Kışın bu ocaklarda yemek pişirilir. Bu ocağın sağında solunda dışarıya, sokağa bakan dar pencereler vardır. Bu pencerelerin önüne, duvar kalınlığının içine gaz lambaları konur. Bu odalar da yüksek tavanlı olup, tavanlar ahşap kaplamalıdır. Bu yüksek tavanlı odaların duvarlarının yarısında üzerinde çanak, çömlek, sahan, tencere konan ahşap işlemeli rafl ar bulunur. Odaların arasında derin yüklükler olup, yataklar, yorganlar bu yüklüklere konur. Gece yatak yorgan bu yüklüklerden çıkarılır, yere serilerek bu yataklara yatılır. Bu evlerin çatı örtüsü alaturka kiremittir. Türk evlerinde de pencereler dar, kaldırmalı (giyotin) sistemindedir. Pencere kapakları baklalı panjur şeklinde olmayıp, çakma kapak şeklindedir. Türk evlerinin yatak odası pencerelerinin üstünde, küçük tepe pencereleri olup, bu pencerelerin camları renklidir. Bu odalarda sofaya bakan pencereler de vardır.
Cumbalar (Şahnişin) Türk evlerinin bazılarında saçaklar geniştir ve bunları ahşap payandalar dayar. Türk evlerinin cumbalarının (Şahnişin) altında bu çıkmayı dayayan profili dökme demir konsollar yoktur. Çıkma içeriden gelen ahşap merteklerin üzerine oturur. Bazen bu çıkmaların (cumbaların) altında çıkmayı dayayan ahşap payandalar olur. Bazılarında altı ahşap profili bağdadi üzerine kıtıklı sıvadır. Türk evlerinde yol tarafındaki alt kat duvarları metrede bir ahşap hatıllı moloz taş duvardır. Üzerinde sıva yoktur. Üst katlar ahşap çatma duvar üzerine bağdadi çıtalı ve kıtıklı sıvadır. Bazı Türk evlerinde alt katta zahire odasının bahçe tarafında bir oda vardır. Bu oda çamaşırlık, mutfak olarak kullanılır. Abdesthane alt katta bahçenin bir kenarında, ahşap duvarlı bir kabin şeklindedir. Netice olarak ben Rum evlerini makinada dokunmuş halıya, Türk evlerini elde dokunmuş halıya benzetirim. Türk evleri şekil ve büyüklük itibarıyla üç tiptir. (I) Tipi, (L) Tipi, (U) Tipi. Benim yukarıda anlattığım (I) Tipi idi. Şimdi Kaleiçi şiirim;
Eski Kaleiçi
Dolaştım Kaleiçi’nin
Dar Sokaklarında
Kokladım Şu Yemiş Ahşabın
Çürümüş Kokusunu
Yürüdüm Güneşi Yola Düşürmeyen
Geniş Sacakların Altından
Gördüm Avluda
Çamaşır Dövülen
Mermer Taşını
Duyar Gibi Oldum
Tokuç Seslerini
Narlar Yine Sarkmıştı
Sokaklara Yine Konmuştu
Feslikanlar Cumbalara
Dar Sokaklar Yine Küf Kokuyordu
Yine Taşmıştı Arıklar Sokaklara
1980’den sonra Antalya Belediyesi Kaleiçi’ni koruma planı hazırlattı. Profesör Gönül Tankut tarafından hazırlanmış olan bu plana göre, Kaleiçi bir kontrole, bir disipline alınıyordu. Kültür Müdürlüğü’nün denetiminde eski durumuna sadık kalmak şartıyla restorasyonlara izin veriliyordu. Kaleiçi’nde süratle restorasyonlar başladı ve Kaleiçi turizme açıldı. Pansiyonlar, oteller ve halılar, kilimler, antika eşya satan dükkanlar çıktı ortaya. Sanırım 1992’de olacak kaleiçi’nde yapılan restorasyonları görmek için koruma planını yapan Prof. Gönül Tankut ile beraberindeki teknik heyet Antalya’ya gelecekti. Belediye başkanı Hasan Subaşı gelecek heyete Kaleiçi hakkında yapacağı konuşma için benden yardım istedi. Gidip kaleiçinde incelemeler yaparak, restorasyonların ne dereceye kadar başarılı olup olmadığı konusunda rapor hazırlamamı istedi. Ben bir hafta Kaleiçi’nde inceleme yaptım. Hazırladığım raporda her ne kadar vatandaşlar tarafından yapılmış olan restorasyonlar pek başarılı değilse de yine de Kaleiçi’ni koruma planının başarılı sayılması gerektiğini bildirdim. “Eğer koruma planı olmasaydı, Kaleiçi ya yanıp kül olacaktı, ya da on katlı apartmanlarla dolacaktı” dedim ve de görüşümü ekledim. Restorasyon işini Kaleiçi’nde evi olan tarihten, sanattan bihaber bakkal İzzet’e bırakırsanız bu iş bu kadar olur. Bence kaleiçi’nde tarihi, mimari ve sanat değeri yüksek olan tipik binaların restorasyonlarını bu binaları kamulaştırarak, devlet veya kamu kuruluşları yapmalıdır dedim. Nitekim Koç’un yaptığı eski jandarma kumandanlık binasının restorasyonları ortada. Ve de son yıllarda benim 1942’de rölevesini çıkarttığım Kırkmerdiven’in yanındaki evlerin Turban tarafından yapılan restorasyonu ortada. Bunlar çok başarılı oldu.