Roma İmparatorluk Dönemi
Romalı consul Gnaeus Manlius Vulso İ.Ö. 189 yılında Lykia-Pamphylia-Pisidia bölgeleri üzerinden geçerek Galatia Bölgesi’ne bir sefer düzenlemiştir. İ.Ö. 188/187 yılında Phrygia Apameia’sında barış kabul edilmiştir. Manlius Vulso yönetiminde yapılan barış görüşmelerinde, Antiokhos’un Torosların ötesine çekilmesine karar verilmiştir. III. Antiokhos tarafından Roma’ya bırakılmak zorunda kalınan bölge Roma tarafından, savaştaki sadık müttefikleri II. Eumenes ve Rhodos arasında paylaştırılmıştır.
Anlaşmaya göre Telmessos (Lykia) ile Kestros (Aksu) Irmağı’na kadarki Pamphylia II. Eumenes’e verilmiştir. Birkaç özgür kent dışında (Miletos, Latmos kenarındaki Herakleia, Myndos, Halikarnassos, Mylasa vd.) Maiandros Potamos’un (bugünkü Menderes Nehri) güneyinde kalan Karia ve Telmessos (Fethiye) dışında kalan Lykia Rhodos egemenliğine verilmiştir. Lykia’nın hangi şartlar altında Rhodos’un egemenliğine girdiği tam olarak belirlenememektedir. Kendilerinin hediye olarak verilmelerine karşı çıkan Lykialılar, yirmi yıl boyunca, doğrudan askeri olmasa da, Rhodos hâkimiyetine karşı mücadele etmişlerdir. Yaklaşık 10 yıl sonra Roma senatosu İ.Ö. 167’de Lykia’yı Karia Bölgesi ile birlikte Rhodos hâkimiyetinden muaf kılmıştır. Özgürlüklerine kavuşan Lykialılar, Roma’ya duydukları minneti, yazıt diktirerek göstermişlerdir. Bu yazıtta, Lykia Birliği, Lykia Birliği’ne karşı gösterdiği erdem, iyi niyet ve hayırseverliği nedeniyle Roma halkını ve Iupiter Capitolinus’u onurlandırmaktadır.
İ.Ö. 1. yüzyılda, Akdeniz’de görülen korsanlık faaliyetleri ve Mithridates Savaşları, Lykia ve Pamphylia bölgelerinin en önemli olaylarını oluşturmaktadır. Seleukos Krallığı’nın ve daha sonra Rhodos ve Pergamon Krallıklarının çekilmeleri, korsan faaliyetlerinin artmasına neden olmuştur. Antiokhos III’ ün Apameia Antlaşmasına göre sınırını Doğu Kilikia’ya aktarması otorite boşluğuna neden olmuştur. Roma’nın III. Makedonya Savaşlarıyla tepki göstererek Rhodos’un deniz gücünü sınırlandırması ve Delos Adası’nın ticarette ön plana çıkarak Rhodos’un geri planda kalması Doğu Akdeniz’deki siyasi ve ticari boşluğu arttırmıştır. Bunlar, Doğu Akdeniz’de korsan faaliyetlerinin artmasına neden olmuştur.
Eyaletlere gönderilen vergi toplama memurlarının görevlerini kötüye kullanması, eyalet halkının borçlanması ve ekonomik olarak zorlanması kentlerin ekonomik durumunu derinden etkilemiştir. Küçük Asya da durum bu haldeyken Roma kendi iç meseleleri meşgul olmaktaydı. İ. Ö. 91 yılında Bellum Italicum çıkmış ve Pontos Kralı Mithridates VI Eupator, Romalı vergi mültezimlerinin baskısından bunalan kentlerin onu bir kurtarıcı gibi görmesiyle Küçük Asya’da ilerlemeye başlamıştır. Appianos’tan öğrenildiğine göre, Pisidia, Lykia ve Pamphylia bölgeleri, Mithridates’e karşı savaşmıştır. Mithridates’in Roma ile ilk savaşında (İ. Ö. 89–85) Lykia, I. Mithridates Savaşı’ndan sonra, bağlılığı nedeniyle Sulla tarafından özgürlükle ödüllendirilmiş bir bölge olmuştur. Böylelikle, Roma’nın dostu olan Lykialılar, Sulla’nın komutanı Murena’nın Kibyra’da Moagetes’in yönetimine son vererek Bubon, Oinoanda ve Balbura kentlerini Lykia Bölgesi’ne bağlamasıyla, topraklarını genişletmişlerdir.
Birinci Mithridates Savaşı’ndan sonra, Küçük Asya’da devam eden korsan faaliyetlerine karşı koymak için görevlendirilen Sulla’nın komutanları görevi kötüye kullanmışlar. Bu problemi sonlandırmak amacıyla Gnaeus Cornelius Dolabella ve legatus’u Gaius Verres İ. Ö. 80 yılında görevlendirilmişlerdir. Fakat Verres ve Dolabella İ. Ö. 80–78 yıllarında Kilikia Trakheia (Dağlık Kilikia), Pamphylia, Lykia kıyılarında korsan sorununu çözmek yerine birçok kentte soygun yapmışlardır. Örneğin, Perge’de Artemis Tapınağı’nın altınlarını, Aspendos’ta heykelleri almışlardır. Bu sırada korsanlar da Romalı komutanların bu tavırları karşısında tepki duyan kentlerin katılımıyla daha da güçlenmişlerdir. Korsanlar Kilikia ve Lykia’da daha da güçlenmek için gemi yapımına başlamışlardır. Ayrıca, bu bölgedeki kentlerden haraç da almaktaydılar. Özellikle, Lykia Bölgesi’nde, Olympos Kenti’nde Zeniketes adında bir korsan ve yandaşları faaliyet göstermekteydi. Korsan Zeniketes, Lykia ve Pamphylia’da birçok kenti zaptetmiştir. Zeniketes, Pamphylia Körfezi’nin batı sahillerine hâkim olmuş, Olympos’ta karargâh kurarak Phaselis’i kendisine bağlamıştır. Sadece Lykia kentlerinde değil, aynı zamanda Pamphylia’da da hâkimiyet kurmuştur.
Faaliyetlerin daha da artması nedeniyle İ. Ö. 79 yılında consul Publius Servilius Vatia, Lykia, Pamphylia, Pisidia ve Lykaonia’yı kontrol altına almak için Kilikia proconsul’u olmuştur. Servilius Vatia İ.Ö. 78 yılında Kilikia’ya gelmiştir. Fakat Kilikia olarak günümüzde kastedilen yer yani Kilikia Trakheia olarak adlandırılan yer, korsanların yoğun olduğu bir yer olduğu için Servilius Vatia, Kilikia Valisi olarak Kilikia Trakheia yerine Pamphylia sahillerine gelmiş olsa gerekir. Side, liman kenti olarak önemini korurken korsanlara yardım etmekteydi. Buna rağmen, Vatia tarafından cezalandırılmamışlardır. Fakat Attaleia’nın korsanlara yardım etmesi, cezalandırılmasına neden olmuştur. Ayrıca, Attaleia, İ.Ö. 85 yılında Sulla Dönemi’nde legatus olan Lucullus’a yardımda bulunmamıştır. Bütün bunlardan sonra, Pompeius Dönemi’nde Attaleia topraklarını kamu arazisine dönüştürülerek satılmıştır. Yani, kent, cezalandırlmıştır. Olympos ve Phaselis, Korsan Zeniketes ile işbirliği yapmıştır. Bunun sonucu olarak Cicero, Olympos ve Phaselis topraklarının da Attaleia toprakları gibi Romalılar tarafından ager publicus (=devlet arazisi) haline dönüştürüldüğünden bahsetmiştir. Servilius Vatia’nın bölgedeki mücadelesine karşı Mithridates Savaşlarının devam etmesi nedeniyle korsan faaliyetleri sonlanmamıştır. Vatia’nın seferi ile Side Kenti’nin Asia Eyaleti’ne dâhil olduğu ve İ.Ö. 75 yılında düzenlenen Ephesos Gümrük yazıtında yer aldığı bilinmektedir. Yazıtta belirtilen gümrük yasasına göre, mültezimler Side ve diğer Pamphylia kentlerinde gümrük istasyonu kurabilmiştir. Ele geçen yazıtta, Side ismi rahatlıkla okunabilirken Attaleia’nın ismi okunamasa da yasanın tüm Pamphylia kentlerini kapsaması beklenmektedir ve Attaleia da buna dâhil edilmektedir. İ.Ö. 67 yılında korsan sorununa nihai çözüm getirmek amacıyla Lex Gabinia (Gabinia Yasası) hazırlanmıştır. Bu yasayla birlikte, hazırlanan ordunun başında komutan olarak Pompeius korsan faaliyetlerini tamamen sonlandırmıştır.
İ.Ö. I. yüzyılda Roma’yı karıştıran iç savaşlar, Lykia Bölgesi’ni de etkilemiştir. Caesar-Pompeius çekişmeleri döneminde, Caesar’ın İskenderiye seferine beş Lykia gemisi de katılmıştır. Cassius Dio da Caesar’ın Lykialılara karşı iyi davrandığını belirtmiştir. Fakat İ.Ö. 44 yılında Caesar’ın öldürülmesiyle bölgeler de olumsuz etkilenmişlerdir. Caesar suikastçılarından Marcus Brutus ve Gaius Cassius, triumvir’ler karşısında güçlenmek amacıyla kentleri sıkıştırmışlardır. Bu arada, Syria valisi Publius Cornelius Dolabella, İ. Ö. 43’te Asia’dan Syria’ya dönerken ihtiyaç duyduğu gemileri Rhodos, Lykia, Pamphylia ve Kilikya’dan temin etmiştir. İ. Ö. 43–42 yıllarında Brutus ve Cassius, aralarında yapacakları savaşlar için kullanacakları ordu ve erzağı eyaletlerden temin etmek istemişlerdir. Lykia Bölgesi’nin Dolabella’ya yardımı, Brutus ve Cassius tarafından iyi karşılanmamıştır ve istedikleri yardım için Brutus’un Lykia Bölgesi’ne sefer yapmasına karar vermişlerdir. Ksanthos Kenti’nde yaşayanlar, Brutus’a direnirlerken, Oinoanda Kenti (Muğla) sakinleri Ksanthoslu’ları düşman olarak gördükleri için Roma’yı desteklemişlerdir. Savaşın sonunda Ksanthos Kenti düşmüştür. Daha sonra Patara Kenti’ne geçen Brutus, kenti alarak kente vergi cezası vermiştir. Brutus, Patara ve Ksanthos ile ilgilenirken Asia quaestor’u Lentulus Spinther, Myra Kenti’nin limanı, Andriake’ye girmiştir. Sonunda Lykia, Brutus’a vergi ödemeye razı olmuştur. Antonius ise İ.Ö. 41 yılında Lykialıları vergilerden kurtarmıştır. Pamphylia Bölgesi ise, İ.Ö. 36 yılında Antonius tarafından Galatia Kralı Amyntas’a verilmiştir.
Augustus ile başlayan İmparatorluk Dönemi’ne gelindiğinde (İ.Ö. 30), Pax Romana’nın (=Roma barışı) kabul edilmesinin Anadolu’daki diğer kentlerde olduğu gibi Lykia ve Pamphylia bölgelerindeki kentleri de etkilediği görülmektedir. Bu dönemde, artık kentler, savaşları sona ermesiyle birlikte değişmeye başlamıştır. Ksanthos’ta bir imparator tapınağı’nın dikilmesi, Tlos ve Myra’da İmparator Augustus için onur yazıtları ve heykellerin diktirilmesi Lykia Bölgesi’nin, en büyük güç haline gelen Roma İmparatorluğu ile iyi ilişkiler içinde olduğunu göstermektedir. Lykia Bölgesi, İmparator Claudius’un emri üzerine İ. S. 43 yılında Roma eyaleti yapılmıştır. Suetonius’a göre Lykialı’lar, kendi aralarında devam eden kavgalar nedeniyle özgürlüklerini kaybetmiştir. Cassius Dio ise isyan etmeleri ve bazı Romalıları öldürmeleri nedeniyle cezalandırıldıklarını düşünmektedir. 1994 yılında Patara Kenti’nde bulunan ve Lykia kentlerinin birbirlerine olan uzaklarının yazılı olduğu Stadiasmus Anıtı, genel olarak kabul edilen Lykia ve Pamphylia’nın Claudius Dönemi’nde çifte eyalet yapıldığı düşüncesinin yerine, İmparator Claudius Dönemi’nde sadece Lykia’nın tek başına eyalet olduğunu göstermektedir. Pamphylia Bölgesi ise, Galatia Eyaleti’nin bir parçası olarak kalmıştır.
İmparator Vespasianus, 69 yılında Aleksandreia’dan Roma’ya dönerken Lykia Bölgesi’ni ziyaret etmiştir. İmparator Vespasianus dışında İmparator Traianus da doğuda Parthlar’a karşı sefere çıkınca Lykia Bölgesi’ne uğramıştır.
Roma, Cumhuriyet Dönemi’nden Pax Romana’ya kadar uzanan süreçte, bölgelerde nüfuzunu gösterme çabası içine girmiş ve bunda da başarılı olmuştur. İmparator Claudius Dönemi’nde, İ.S. 43 yılında Lykia Eyaleti kurulmadan çok önce de Roma etkisi görülmekteydi. Lykia’nın Rhodos hâkimiyetinden kurtulup özgürlüğüne kavuşmasıyla bağlantı kurarak Magie’nin İ.Ö. 169 yılına tarihlendiği ancak daha sonra İ.Ö.180 yılı civarına tarihlenen Lykia’nın Araksa Kenti’nden Orthogoras adında bir şahısın onurlandırıldığı yazıt aracılığıyla, Lykia Birliği’nin varlığı ve Lykialıların, Tanrıça Roma Epiphanes onuruna, beş yılda bir bayram düzenledikleri öğrenilmektedir. Ksanthos’ta bir Caesar Tapınağı dikilerek, bir kült kurulmuştu. İmparatorluğa duyulan bağlılığın göstergeleri sadece bu örnekler değildi. Myra Kenti’nde ise Augustus ve Tiberius, karaların ve denizlerin imparatoru, bütün evrenin kurtarıcısı ve velinimeti olarak onurlandırılmaktadırlar. Örnekler, Lykia’nın Roma eyaleti yapılmasından önce de, Roma’nın bölgedeki etkisini göstermektedir.
Lykia ve Pamphylia bölgelerinin Roma eyaleti haline gelmesiyle birlikte, Romalılaşma daha da belirginleşmeye başlamıştır; Lykia Birliği’nde alınan kararların Roma’nın denetiminde olması, yerli isimlerinin azalması ve Roma isimleri taşıyanların sayısının artması, imparator kültünün giderek yaygınlaşması ve bu kültte görev alan rahip sayısının fazla olması, kentlerde düzenlenen gladyatör ve vahşi hayvan dövüşlerinin yaygınlaşması, bu bölgeden çıkan senatör ya da atlı sınıfına mensup kişilerin sayısında artış, Roma’nın emperyalist politikası sonucunda gerçekleşenlerdir. Romalıların kent yaşamına katılma durumuna bakınca, yerel meclislerin yanında politik yaşama katıldıkları görülmektedir. Attaleia Kenti’nde, İ.S. I. yüzyılın başından itibaren yerel meclislerle birlikte onurlandırma yapmaktadırlar. Bu katılım durumu, yerli soylu kişilerle, Roma vatandaşlarının kaynaştığını göstermektedir. Aynı şekilde, Lykia’nın Arneai Kenti’nde İ.S. II. yüzyılda yaşayan Lalla adında bir kadının kız kardeşi, yerel meclisler ve Romalı vatandaşlar tarafında onurlandırılmıştır.
İmparator Claudius’un yönetim döneminde, Lykia’nın eyalet olması ile beraber, Claudius isminin sık görülmesi, daha çok kişinin Roma vatandaşlığına kabul edilmesi ile bağlantılıdır. Claudius da bu hakkı verme konusunda Augustus’un yolunda yürümüştür. Eyaletlerin yapılanmasını ‘Romalılaşmasını’ ön planda tuttuğu anlaşılmaktadır. Bu, vatandaşlık hakkının, soylu ve zengin kişiler olsalar dahi, çok az kişiye verildiğini açıkça göstermektedir. Bu hakkı alanların Ksanthos Vadisi’nde yer alan kentlerden çıkması, ailelerin verimli arazilere sahip olmaları yani bir tür toprak ağalığı durumundan kaynaklanmalıdır.
İmparator kültü, imparator ve yönetimine bir saygı göstergesi, Roma gücünün eyaletlerdeki simgesi olmuştur. Bu kült, Roma İmparatorluğu’ndaki birçok değişik yerden insanı imparatora bağlayıp, İmparatorluğun birliğini sağlamayı ve sürdürmeyi amaçlayan bir anlayışla gelişmiştir. Lykia ve Pamphylia bölgeleri de imparator kültünü, birçok imparator kültü rahibi ve rahibesi çıkararak uzun zaman sürdürmüşler ve bağlılıklarını göstermişlerdir.
İ.S. II. yüzyılda, Lykia ve Pamphylia kentlerinin epigrafik kaynaklarına bakıldığı zaman, en çok onurlandırılan imparatorların başında, İmparator Hadrianus gelmektedir. Antik kaynaklarda Hadrianus’un bu bölgeleri ziyaretiyle ilgili bir bilgi yoktur. İmparatorun ziyaretini daha ziyade kentlerdeki epigrafik kaynaklardan yani, yazılı taşlardan anlamaktayız. İmparator Hadrianus, birincisi İ.S. 121- 122, ikincisi ise 131-132 yılları arasında olmak üzere doğuda iki kez bulunmuştur. Perge, Phaselis ve Attaleia kentlerinde imparatorun ziyareti için gösterişli yapılar yapılmıştır. Bu belgelerden, imparatorun ilk seyahatinde ziyaret etmeyi düşündüğü kentler arasında Perge, Attaleia ve Phaselis kentlerinin de yer aldığı öne sürülebilir. İmparator’un İ.S. 129-132 yılına denk gelen ikinci seyahati sırasında Perge, Attaleia ve Phaselis kentlerine uğramıştır. Attaleia Kenti’nde, Hadrianus Kapısı’nın imparatora Olympos unvanıyla hitap eden kısmı da 131 yılında yazılmıştır. Bir diğer kent Perge’de de imparatora bu unvanı veren birçok ithaf yazıtı bulunmaktadır.
İ.S. 141 yılında meydana gelen büyük bir deprem nedeniyle Lykia kentleri büyük zarar görmüştür. İmparator Antoninus Pius’un yönetim döneminde olan bu depremin yol açtığı hasarı ortadan kaldırmak için kentlerin zengin vatandaşlarının büyük katkıları olmuştur. Lykia Bölgesi’nin en varlıklı şahıslarından biri olan Rhodiapolis’li (bugün Kumluca) Opramoas, muazzam bir yardım yapmıştır. Opramoas birçok kente yıkılan yapıların tamiri, yeni yapı inşaatı için para vermiştir. Opramoas’ın yardımda bulunduğu kentler şunlardır: Patara, Tlos, Olympos, Rhodiapolis, Korydalla, Myra, Telmessos, Kadyanda, Pinara, Ksanthos, Oinoanda, Kalynda, Boubon, Balboura, Krya, Symbra, Arneai, Khoma, Podalia, Arykanda, Limyra, Phellos, Antiphellos, Phaselis, Kyaneai, Aperlai, Nisa, Sidyma, Gagai ve Akalissos. Geçirilen bu zor dönemden sonra, İmparator Antoninus Pius Dönemi’nin sonunda bölgede önemli bir idari değişiklik olmuş, Lykia- Pamphylia Eyaleti, askeri yönetimden çıkarılarak senato yönetimi altına alınmıştır. Eyalet, İ. S. 179 yılında, geçici bir süre için yeniden askeri yönetim altına girmiştir. Fakat bundan sonra eyalet devamlı surette senato yönetimi altına girmiştir. İ.S. 3. yüzyıl sonlarına kadar bu durum devam etmiştir.
Lykia ve Pamphylia kentleri, İ.S. 3. yüzyılın sonlarından itibaren, Isaurialı eşkıyaların düzenlediği yağma akınlarına maruz kalmıştır. Birçok kent bu akınlardan etkilenerek büyük bir çöküş yaşamıştır. İ.S. 5. yüzyıla kadar bu akınlar devam etmiş ve kentler oldukça küçülmüştür. Bu dönemde, birçok eyalet küçültülmüş, çifte eyaletler birbirinden ayrılmıştır, fakat Lykia-Pamphylia çifte eyaletinin ayrılması, ancak İ.S. 312 yılından sonra, Constantinus’un kraliyet reformları çerçevesinde gerçekleşmiştir. Bu ayrılma, İ.S. 325 yılı Nikaia Konsül listelerinde açıkça görülmektedir. Bölge, İ.S. 7. yüzyılda, Arap akınlarına maruz kalmıştır. Ticari güvenliği tehlike altına giren Roma yönetimi 7. yüzyılın ortalarından itibaren eyalet sistemi yerine bu akınlarla başa çıkabilmek için yeni bir idari sistemi kabul etmiştir. Bu yeni sistem, “operasyon bölgesi, görev yeri” anlamlarına gelen Thema’dır. Lykia bu dönemde Pamphylia ile birlikte Thema Anatolikon’a dâhil olmuştu. Arap akınları yüzünden özellikle sahil kentler açık hedefi olarak oldukça büyük zararlara uğramışlardır. Araplar İ.S. 666 yılında Pamphylia sahilini yağmalamıştır. Bu saldırılarda Pamphylia körfezinin baş limanı konumunda olan ve ticari açıdan önem kazanan Attaleia özellikle hedef olarak seçilmiştir. . Lykia, İ.S. 8. yüzyılda, adını Lykia kenti Kibyra’dan alan Kibyrraioton Thema’ya dâhil olmuştur. Kibyrraioton Thema’ya ait donanma, başkent Attaleia’da üs kurmuştur. Bu donanma İ.S. 11 yüzyıla kadar Lykia – Pamphylia sahilini Arap akınlarına karşı korumuştur. 1071 Malazgirt savaşından sonra Türkmenler Lykia ve Pamphylia bölgelerini ele geçirmişlerdir.