Fransız Gemisi

Sene 1942. İkinci dünya Savaş’ı yılları, mevsim yaz, sanırım Temmuz, Ağustos olacak. Ben İstanbul’dan tatil için Antalya’ya geldim. Lise yıllarımda çok gittiğim Kozaklı Kahve’deyim. Bir güm sesi duyuldu. Herkes ne oluyor derken birisi “uçaklar bir gemi ile savaşıyormuş” dedi. Ben hemen bahçelerin içinden kestirme Karaalioğlu Parkı’na, şimdiki Deniz Restaurant’ın olduğu yere vardım ki, hakikaten Sıçan adasının önünden Antalya’ya doğru bir gemi geliyor. Üç tane  teyyare de  onun üzerinde dolaşıyor. Kısa zamanda gemi Konyaaltı önünden geçip Devlet Hastahanesi önünde durdu. Sonradan öğrendik ki, cephane yüklü bu gemi Fransız gemisi imiş. Suriye’ye Rommel’e cephane götürüyormuş. İçinde tanklar, toplar varmış. Uçaklar ise De Gaulle’cü Fransız, Kıbrıs’dan kalkmış, Adrasandan beri bu gemiyi batırmak için savaşıyormuş. Gemi sıkışınca Antalya limanına sığınıp Türkiye’ye iltica etmiş ama, uçaklar hareket halinde olduğu için bir türlü batıramadıkları gemiyi Türk karasularını ve geminin Türkiye’ye ilticasını tanımayıp gemiyi hazır durmuşken bu fırsattan istifade edip batırmaya karar vermişler. Ve uçaklar durmuş olan gemiye doğru torpillerini habire denize bırakıyorlar. Ben torpillerin denizin yüzünden gemiye doğru gidişlerini birinci miradordan seyrediyordum. Torpillerden biri geminin kıçına isabet etti ve geminin kıç tarafı batmaya başladı. Yalnız geminin burnu denizin üstünde kaldı ama buradaki uçaksavar topları hala uçaklara ateş ediyordu. Nihayet gemi tamamen sulara gömüldü. Ben o sırada koşarak Mermerli’den iskeleye indim. Caminin önü kalabalık. O sırada rıhtıma bir torpil isabet etmiş, bir sucu eşeği ölmüş. Geminin battığı yere bakıyoruz, sanki karpuz dökülmüşcesine bir sürü Fransız askeri kafası. Bizim kayıklar hareket etti. Topladıkları askerlerden bir kısmı yaralı ama hepsi mayolu olan bu askerlerin rıhtıma çıkınca ilk yaptıkları iş mayolarından çıkardıkları aynaları karşıdaki kale taşlarının çıkıntılarına dayayıp saçlarını taramak, tuvalet yapmak oldu. Üç yüz kişi oldukları söyleniyordu. Önce Tophane Parkı’na çıkarıldılar, orada birşeyler içip dinlendikten sonra Gazi Mustafa Kemal İlkokulu’na (Şu anda Valilik Binası) yerleştirildiler. Sanırım Antalya’da 15 gün kaldılar, enterne edilip Isparta’ya gönderildiler. Duyduğuma göre orada İstasyon Caddesi’ndeki evlerin inşaatında çalışmışlar.

You may also like...